ANILAR SAYFASINA GERİ DÖN
yazan: HASAN ALİ KALAYOĞLU

Çorum Öğretmen Okulu'ndaki ilk öğrencilik yılımdı. Derslerde aldığım notlar fena değildi ama, Rüştü AKSOY adındaki müzik öğretmeniyle yıldızımız hiç barışmamıştı. İlk sözlüde mandolinden ve solfejden 4 aldım; notum düşük diye dövdü. İkinci sözlüde mandolinden 7, solfejden 4 aldım; solfej düşük diye dövdü. Gece etütlerinin birinde arkadaşın çini mürekkebini döktüğüm, birinde de Amerikan barakası sınıfımızın önündeki leylaktan kopardığım yaprağı "şırrrakk" diye patlattığım için yedim sopayı. Vurduğu yumruk burnuma gelmiş, kan revan içinde kaldığımdan dayağı kısa kesmek zorunda kalmıştı.Üçüncü sözlüde bana sıra geldiğinde zil çaldığı için, başka bir gün tek kızlı sınıf olan 4/A'nın dersinde sözlüye çağırdı beni ama yatakhaneler gündüz kapalı olduğu için müzik defterimi alamadan gittim. Aslında iyi de çalıp söyledim ama bu kez de defter olmadığı için dayak yedim. Hem de öyle bir vurdu ki, kızların arasından yuvarlandım gitti. Üst baş kalmamış toza bulanmıştım. Kızlar, günlerce arkamdan bakıp bakıp güldüler.
Artık iş inada binmişti. Ben sopa yememek, hoca da bahane bulup dövmek için birbirimizi kollayıp duruyorduk. Sözlü yaklaşmıştı ve bir şekilde gene dayak yiyecektim. Korkuyla o kadar çalıştım ki, parmaklarım mandolinin tellerine basmaktan önce su topladı, sonra da yara oldu. Mandolin metodunu tamamen ezberlemiştim ve tüm parçaları en iyi şekilde çalabiliyordum. Defter tutmam da çok güzeldi. Yani Rüştü Bey bu kez beni dövmek için bahane bulamayacaktı.
Sözlü sırası bana geldiğinde yaprak gibi titriyordum. Üstelik benden önceki öğrencinin kafasını duvara vurarak şişirmiş, o öfkeyle de beni çağırmıştı. Sandalyeye oturdum ve mandolin metodunu önüme koyarak beklemeye başladım. Önce yüzüme öfkeli öfkeli baktı, sonra da çalmamı istediği parçayı söyledi. Hiç takılmadan şiir gibi çaldım. Tüm parçalar ezberimde olduğu için metoda bakmıyordum bile. Parça bittiğinde kısa bir sessizlik oldu. Dik dik yüzüme baktıktan sonra daha yumuşak bir sesle:
-"Aferin lan solak" dedi. "Şimdi de şunu çal bakalım."
Gösterdiği parça daha zordu ama çaldım. Hem de su gibi. İyice yumuşamıştı. Bir parça, bir daha bir daha derken pes ettiğini anlatan bir yüz ifadesiyle:
-"Tamam." dedi. "Bu kadarı yeter. Şimdi söyle bakalım. Sana kaç vereyim? 10'mu, 20'mi 50'mi?"
Not defterine dikkatle baktıktan sonra da:
-"Sana 60 veriyorum." dedi.
Ben 100 üzerinden puan olarak 60 verdiğini zannederek:
-"Hocam, daha fazlasını hak etmedim mi?" diye yavaşça mırıldandığımda, öfkeyle yerinden fırladı ve yalnız beni değil tüm sınıfı şok eden şu sözleri söyledi:
-"Lan, 6 tane 10 verdim. Defterde de başka yer kalmadı. Eğer bundan sonra bu 10'lara güvenerek çalışmayı bırakırsan, burnunda yarım bıraktığım işi tamamlarım, doktor bile düzeltemez. Hadi şimdi otur yerine."
SONUÇ: Olay tüm okulda duyulmuş, meşhur olmuştum. Bir daha Rüştü Bey'den hiç dayak yemedim ve tüm sözlülerden 10 aldım.
ANILAR SAYFASINA GERİ DÖN
|