ANILAR SAYFASINA GERİ DÖN

      

Yazan: Hasan Ali Kalayoğlu

              Köy öğretmenliği döneminde geçen 16 kıştan birisi, belki de en şiddetlisiydi. Bir gün önce başlayan kar hiç ara vermemiş, öğle vakti 40 cm'ye ulaşmıştı. Öğle yemeği için öğrencileri evlerine gönderdikten sonra lojmana gelip kendi yemeğimi hazırlamaya başladım. Oğlumun ortaokulda okuması nedeniyle köyde yalnız kalıyor, hafta sonu da ilçe merkezine gidiyordum.        
         Öğle haberlerini dinlemek için radyoyu açtım. Kar yağışı yurt genelinde etkiliydi ve bu konudaki haberler ilk sıradaydı. Spiker, hava koşulları nedeniyle okulları kapatılan illeri sayarken Çorum'u da söyledi. Hem de hafta sonuna kadar kapatılmıştı.
         Bir an ne yapacağımı düşündüm. Köyde kalmanın bir anlamı yoktu ama günlerdir yol kapalıydı. İçimden, "6 km’lik köy yolunu yürürüm ve İskilip-Tosya yoluna ulaşırım. Orası nasıl olsa kapanmaz." diye geçirerek gitmeye karar verdim. Çocuklar da haberi duymuş, kapıyı çalıyorlardı. Onlara evlerine gitmelerini söyleyerek sıkıca giyindim ve şiddetini artıran kar yağışına rağmen yola çıktım.
         Köy çıkışında muhtarın oğlu arkamdan yetişti. Elindeki tüfeği vererek:
         -"Babam, yolda kurtlar saldırabilir diye gönderdi. Yalnız namludan kar girip fişeği ıslatmaması için omzuna ters assın diye de tembih etti." diyerek tüfeği verip gitti.
         Tüfeği dediği gibi asarak yola koyuldum. Kar, neredeyse dizlerimi aşıyordu ve hiç iz yoktu. Pantolonun paçalarını lastikle bağlamış ve çizmeye kar girmesini önlemeye çalışmıştım ama kısa sürede ayaklarım su içinde kaldı. Yolu iyi bildiğim için kaybolma riski yoktu ama yürümesi çok zor oluyor ve aşırı derecede yoruluyordum. Böyle böyle 6 km’lik yolu 2.5 saatte zor aldım. Ama asıl sürpriz beni ana yolda bekliyordu. Çünkü burada da bırakın tekerleği, yaya izi bile yoktu.
         Hem nefeslenmek, hem de ne yapacağımı düşünmek amacıyla bir an durdum. Geri gitmeyi istemiyordum, ama önümde de 16 km'lik yol vardı. Üstelik de yüksek bir dağı aşmak zorundaydım. Birden aklıma dağın tepesinde ve bulunduğum yere 5 km uzaktaki orman kulübesi geldi. Orada sürekli bir bekçi bulunurdu ve her akşam ilçeden bir jip gelerek bekçiyi değiştirilirdi. Yetişebilirsem bu jiple ilçeye gidebilirdim.
         Saate baktım ve jipe yetişebileceğime karar vererek yeniden yola koyuldum. Dağa doğru tırmandıkça kar artıyor ve yürümek daha da zorlaşıyordu. Bir süre sonra tipi başladı. Önümü göremiyor, bildiğim bazı işaretlerden yolumu bulabiliyordum. Dondurucu soğuğa rağmen ter içinde kalmıştım. İlerde bir çeşme vardı. Orada durup biraz dinlenmek ve bir sigara yakıp içimi ısıtmak istedim ama keşke durmasaydım. Çünkü ter soğumuş ve aşırı bir titreme başlamıştı. Yerdeki kar gözüme sıcacık bir yatak gibi görünüyor, yatıp uyumak istiyordum. Uykumun gelmesinden donmak üzere olduğumu anlamıştım. Son bir gayretle yeniden yürümeye başladım. Kar öyle artmıştı ki ayaklarımı kaldıramıyor, sürüye sürüye ilerlemeye çalışıyordum. Kulübeye az kalmıştı ama gücüm de tükenmek üzereydi.
        Artık her şeyin bittiğini düşünmeye başlamıştım ki, kulübenin ışığı karşımda belirdi. Yaklaştığımda, kapının önünde büyük bir köpeğin yatmakta olduğunu fark ettim. Köpek beni görünce kafasını kaldırıp dik dik baktıktan sonra hiçbir tepki vermeden yeniden yattı. Ben de köpekten çok korkmama rağmen üzerinden atladım ve kapıya vurdum.
         Bekçi kapıyı açıp yüzüme baktığında gözlerindeki korkuyu hiç unutamam. Önceden çok görüştüğümüz biri olmasına rağmen beni tanımadı. Sonra kim olduğumu fark ederek içeri buyur etti. Sonradan anlattığına göre her tarafından, özellikle de saç ve bıyıklarımdan aşağı buzlar sallanıyormuş. İçeri girdiğimde bir şeyler söylüyordu ama ne duyuyor, ne de konuşabiliyordum. Zaten girer girmez yere düşüp kalmışım.
         Kendime geldiğimde iç çamaşırlarımla kalmıştım ve bir yorgana sarılı olarak yatıyordum. Çıkardığı giysilerimi kurutmak için sobanın çevresine asmıştı. Doğrulduğumu görünce hazırladığı çayı getirerek yanıma oturdu. Aklım başıma gelmiş, kendimi toplamıştım. Konuşmaya başladık. En çok merak ettiği soru şuydu:
         -"Hocam, köpeği nasıl atlattın da kapıya kadar gelebildin? Çünkü bu çevreye 100 metre yaklaşan herkesi ısırır. Sana bir şey yapmadı mı?"
         Yapmamıştı işte. Ya görünüşümden ürkmüş, ya da halime acımıştı.Ben de içeri girdikten sonra olanları anlatmasını istedim ama anlattıklarını dinleyince ne kadar büyük bir tehlike atlattığımı anlayarak ben de korktum.
         -"Önce çizmelerini çıkardım ve ayaklarının mosmor olduğunu gördüm. Ayrıca burnun ve kulakların da morarmıştı. Hemen kar getirerek ovmaya başladım. Ovdukça yüzündeki ve ayaklarındaki morluklar azaldı. Bizim köyde donmakta olan kişiyi birdenbire sıcağa yaklaştırmazlar. Bu nedenle üzerindekileri çıkararak seni sobadan uzağa taşıdım ve yorgan arasına yatırdım. Bir saattir öylece yatakaldın." 
         -"Seni değiştirmek için jip gelmedi mi?" diye sordum.
         -"Gelmedi." dedi ve devam etti. "Belki de yolda kalmıştır."
         Ben kuruyan giysilerimi giyip çay içmeye devam ederken, dışardan bir ses duyuldu. Biri bağırıyordu. Dışarı çıktığımızda gelenin yeni bekçi olduğunu ve jipin 3 km ilerde kara saplanması nedeniyle yaya geldiğini öğrendik. Jip, beni kurtaran bekçiyi bekliyordu
         Bu arada hava kararmıştı ve bekçi, yürüyemezsem geceyi burada geçirebileceğimi söyledi ama yarın ne olacağı ve ilçeye nasıl ulaşacağım belli değildi. Bu nedenle yürüyebileceğimi söyledim ve yola çıktık. Tipi aynen devam ediyordu ama, yol  iniş aşağı olduğu, gelen bekçinin de izini takip ettiğimiz için yürüyüş pek zor olmadı. Ayrıca bekçide el feneri vardı ve yolumuzu onunla buluyorduk.
         Jipin yanına geldiğimizde şoförün jipi saplandığı kardan kurtaramadığını gördük. O da çok üşümüş ve korkmuştu. Kürekle yolu açmaya çalışmış ama jipi çıkaramamıştı. Birkaç dakika uğraştıktan sonra jip kurtuldu ve yola çıktık.
         Geri kalan 8 km'yi nasıl geçtiğimizi hatırlamıyorum. Uyuyup kalmışım. Birkaç kez şarampole girip çıkmışız, kayarak ters yöne dönmüşüz, hiç haberim olmadı. Herhalde vücut iflas etmişti. Evimin önüne gelince uyandırdılar.
         Teşekkür ederek evime girdim. Başka ne yapabilirdim ki...

ANILAR SAYFASINA GERİ DÖN