ANILAR SAYFASINA GERİ DÖN
ÇOCUK
Yazan: Hamdi Yüksel - Amasya
1 Temmuz 1971 mezuniyet yılımız. Her zaman olduğu gibi yine ilklerin başlangıcı hayatımızda. Çorum İlköğretmen Okulu yeni hizmet binasında öğretime başlamıştık bütün eksikliğine rağmen. Yine bir ilki yaşıyoruz.1969 yılı Ekim ayında Türkiye'de ilk defa orta dereceli bir okul boykota katılıyor, Çorum İlköğretmen Okulu.
Yine bizden önce mezun olan arkadaşlarımız üç il tercih ediyor ve bu üç ilden birine atanıyorlar. İş bize gelince atamaların Milli Eğitim Bakanlığı'nca kura usulü olacağı okul idaresi ve öğretmenlerimiz tarafından bize bildiriliyor. Ağustos ayında tayinimin Rize'ye çıktığını öğrendim. Otobüsle Rize'ye gittim göreve başlayacağım. Büyük bir heyecan yaşıyorum. Yine bir ilki yaşamak zorunda kalıyorum. Görev yerimiz belli değil. Burada da il içi görev yerinin belirlenmesi için kura çekeceğimiz bize söylendi. Kura günü elimizi attık torbaya, besmele çektik görev yeri Pazar ilçesi Yaltkaya köyü.
Kura çekiminin peşinden herkes heyecanla Milli Eğitim Müdürlüğü'nün koridorunda asılı olan il haritasından görev yerini bulmaya çalışıyor. Kendi görev yerimi arıyorum. Tayin olduğum köy Pazar İlçesi'nin sahil kesiminden daha yukarılarda Hemşin Nahiyesi'ne yakın, yolun soluna düşen iç kesimde bir yer olduğu gözüküyor haritada. Ertesi günü Pazar İlçesi'ne göreve başlamak için Rize'den ayrılacağım. O akşam memleketten gelen telgrafta Diyarbakır Eğitim Enstitüsü'nün birinci sınavını kazandığımı, ikinci sınav için belirtilen tarihte Diyarbakır'da hazır olmam gerektiği belirtiliyor. Ne yapacağımı bilemiyorum? Ertesi gün Pazar İlçesi'ne geçtim, İlköğretim Müdürlüğü'nü buldum. İlköğretim Müdürlüğü Pazar İlkokulu'nun bir odasında hizmet veriyor. İlköğretim Müdürü 40-45 yaşlarında saçı dökük tombulca biri, onun karşısında 25-30 yaş civarında güzel bir bayan memur oturuyor. İlköğretim Müdürü'ne kendimi tanıttıktan sonra durumumu anlattım. Çalışacağım okulda 120'ye yakın öğrenci olduğunu ve bir öğretmenin görev yaptığını, benim okumak mı yoksa hemen göreve başlamak isteyip istemediğimi sordu? Bende sınava girmek istediğimi belirttim.
İlköğretim Müdürü: Sana izin veriyorum, ama sınavın bittiği gün sonucu beklemeden hemen gelip görevine başlayacaksın dedi. Bende kabul ettiğimi söyledim. O akşam memlekete hareket ettim, sınav kazandı belgesini alarak ertesi gün Ankara, Ankara’dan Diyarbakır ve ikinci sınavın peşinden söz verdiğim gibi sınav sonuçlarının açıklanmasını beklemeden geri dönüş yaparak Ankara'dan Rize’ye, Rize’den Pazar İlçesi'ne geçtim İlköğretim Müdürü'nün karşısına tekrar dikildim. Müdür bey hemen görev yerime gitmemi söyledi. Bende atandığım köye nasıl gidebileceğimi sordum. Çarşıbaşı’ndan Hemşin'e giden jeep ya da kamyonlara binmemi söyledi.
Çarşıbaşı denen yerde Hemşin'e giden bir kamyonet buldum. Yabancı olduğum her halimden ve elimdeki çantadan belli oluyor. Şoför ne iş yaptığımı sordu. Ben de öğretmen olduğumu ve Yaltkaya Köyü'ne atandığımı söyledim. Şoför ve daha sonra diğer vatandaşlar böyle bir isimde köy bilmediklerini söylediler, emin olup olmadığımı sordular. Bende böyle bir köy olduğunu Hemşin'e yakın olduğunu söylüyorum ama ne çare bir sürü köy ismi söylüyorlar fakat benim atandığım köy ismi yok. Harita bilgime göre köyün yerini tarif ettim, yinede bir sonuç alamadım. Hele bir gidelim Köprübaşı'nda sorarız eğer orda değilse Hemşin'de öğrenirsin dediler. Şoförün belirlediği saatte kamyonetin arkasına bindik. Arkada karşılıklı tahtadan iki oturak, üstü tenteli, orta yer alınan ya da satılan malların konduğu bir alan. Kamyonetin gidiş yönünü göremiyorum, ancak geçtiğimiz yerleri arkadan seyrederek yola devam ediyoruz. Yolun bir tarafı yemyeşil dağ diğer tarafı delice akan kayalıklı nehir. Zaman zaman kamyonet duruyor geri geri gidip bekliyor, yanımızdan bir araç geçiyor daha sonra kamyonet tekrar hareket ediyor. Uzun bir aradan sonra kemer şeklinde taştan yapılmış bir köprü üzerinden ırmağın karşı yakasına geçtik. Dükkân ve kahvelerin sıralandığı bir yerde durduk, şoför Yaltkaya Köyü'nü bilip bilmediklerini kahvehane önünde oturanlara sordu, orda oturanlar yolun üstünde olan bir tepede gözüken köyün Yaltkaya Köyü olduğunu yeni adının böyle olması nedeniyle kimsenin bilmediğini söyleyince sevindim. Köyü bulmuştum.Şoförde yeni atanan bir öğretmen getirdiğini orada oturanlara söyledi,bende elime çantamı alarak indim.
Beni kahveye buyur ettiler; bu arada kır saçlı, orta boylu, zayıf ve orta yaşın üzerinde bir kişi geldi işte köyün muhtarı dediler. Kendimi tanıttıktan sonra emin olmak için tekrar köyün neresi olduğunu sordum. Muhtarda kahveden gözüken, bulutlar arasındaki tepedeki evleri işaret ettikten ve biraz sohbetten sonra yanımızda oturan diğerlerine dönerek "daha bu çocuk" dedi. Biraz bozulmuştum. Diyarbakır'dan Ankara, oradan da yine hiç uyumadan Rize ve bir sürü belirsizlikten sonra güç bela atandığım köyü bulmuştum, hem yorgun hem uykusuz bitkin bir haldeyim muhtar tutmuş "çocuk bu" diye yüzüme karşı söylüyor. Öğretmen olduğumu devletin beni atadığını görev yapmak için geldiğimi birazda suratım asık, sert bir şekilde söyledim. Onlarda kızmamam gerektiğini beni çok genç bulduklarını ifade ettiler. Ertesi gün göreve başladım bir hafta sonra toplantı için ilçeye gittik, İlköğretim Müdürlüğüne uğradık. Memure Solmaz Hanım yanındaki sandalyeyi işaret ederek "küçük öğretmenim otur" diyerek bana seslendi. İçerisi kalabalık toplantıya gelen öğretmenler merakla nerden geldiğimi, nerde görev yaptığımı sorup duruyorlar bende herkese cevap vermeye çalışıyorum, Solmaz Hanıma bir şey söyleyemiyorum. Ne zaman İlköğretim Müdürlüğü'ne gitsek Solmaz Hanım ya yanındaki sandalyeye, sandalye yoksa bir başka yerden sandalye buluyor beni yanına oturturken yine bana "küçük öğretmenim” diyor. Bir gün;
- Solmaz Hanım 1.87 santim boyum 75 kilom var neden sen her seferinde bana küçük öğretmen diyorsun? Diye sorduğum da:
-Haklısın, boyun kilon güzel ama ben senin atama kararnamene baktığımda bu ilçede görev yapan öğretmenlerin en küçük yaşa sahip olduğunu gördüm, onun için sana küçük öğretmenim dedim diye izah etmişti.
Haklıydı Solmaz Hanım. Okulu bitirdiğimde henüz 17 yaşını bitirmediğim için mahkemeden Kaza-i Rüşt kararı almıştık göreve başlayabilmem için.
Şimdi görev yaptığım okuldaki son sınıf öğrencilerine baktığımda bu yaşlarda öğretmen olmuş, millete hizmet için çok küçük yaşta sorumluluk almışız diye düşünüyorum. Ama; Mustafa Kemal'in yönettiği Çanakkale Savaşları ve Milli Mücadele Savaşında asker olan, hizmet yapan ve şehit olan çocuklardan daha da küçük değildim, O’nlar daha küçük yaşta ve daha büyük sorumluluk altına girmiştiler. Ruhları şad, mekânları cennet olsun.
ANILAR SAYFASINA GERİ DÖN