ANILAR SAYFASINA GERİ DÖN
Yazan: Erdoğan Uçar
BOYKOTÇU 
I
Ben Öğretmen Okulu sınavını üç yıl üst üste kazanan belki de tek öğrenciyimdir. Gümüşhane Öğretmen Okulu sınavını kazandığım yıl okulu bitiremediğim için (hastalığım ve ergenlik dönemi nedenlerine bağlı sınıfta kaldığım ilk ve tek yıl) kayıt yaptırma şansım olmadı. Bir yıl sonra Çorum Öğretmen Okulu sınavına gündüzlü öğrenci olarak kayıt yaptırmaya gittiğimde önüme kontenjandan bir öğrenci alındığı gerekçesiyle kayıt yaptıramadım. O yıl Çorum Endüstri Meslek lisesine kayıt oldum 3 ay okula devam ettikten sonra okuldan ayrıldım Yine öğretmen okulu sınavına katıldım ve kazanarak gündüzlü öğrenci olarak kayıt oldum Artık öğretmen olacağıma inanmıştım ama neylersin... O da ne? İkinci sınıfa geçtiğimiz yıl öğretmen olamayacağımız ve bizim dönemde kayıt olanların lise mezunu olacakları ilan edildi. Tüm ülkede olduğu gibi okulumuzda da Öğretmen okullu ve eğitim enstitüsünde okuyan öğrencilerin, velilerimizin Çorum halkının destekleriyle öğretmenlik hakkımızın iadesi için boykota başladık.
O dönem sol görüşlü öğrenciler boykota katılırken sağ görüşlü öğrenciler bu boykota katılmadıkları gibi boykot kırıcılığına başvurmuşlardı. (hala bu anlayışa şaşıyorum) neden hak arama mücadelesinde yanımızda olmayışlarını nasıl anlatabilirler. Özellikle 1975-1976 ve 76-77 mezunları bu soruyu kendilerine soruyorlar mı?
Boykot kırıcıların engelleme adına boykotçular olarak, okula giriş çıkışları engelleme kararı almış ve bu kararımızı başarıyla uygulamıştık. Daha sonra da engelleme uygulamasına son vermiştik. Benim evim okulumuzun yanında olduğundan yatılı öğrenci gibi olandan bitenden anında haberim olurdu.
Boykotçu öğrencilerin buluştuğu Töb-Der binasının altında buluna derneğimize gitmek üzere evden çıkıp Atatürk anıtına geldiğimde boykot kırıcı üç öğrenci bana laf attı. Ben karşılık verdim. Ne onlar bana saldırmaya cesaret edebildiler ne de ben üç kişi olmaları ve üçünün de en az benim kadar olması caydırıcılığına bağlı olarak kavgayı göze alamadım. Ama tam bu arada devriye gezen polise şikâyetim sonrası yatılı okuyan Mehmet Yıldız, Mahmut Akyürek ve adını anımsayamadığım üç öğrenciyi ve beni de şikâyetçi olarak karakola götürdüler. Üst aramasında onlardan sustalı bıçak, yaylı cop ve demir çubuk çıktı ben de bir şey yoktu. Davacı oldum. İfadelerimiz alındıktan sonra görüşlerimiz soruldu. ben sol onlar ülkücü olduğunu söylediğimizde ifade alan polis kızgınlıkla bana niçin boykot yaptığımızı sormuş, ben de nedenlerini anlatmıştım. O da eğitim Enstitülü ve Öğretmenlik hakkı olan öğretmen Okulu öğrencilerinin neden boykota katıldıkların sorduğunda dayanışma amaçlı dediğimde; eğitim enstitülü boyotçulara yönelik küfür etmesi üzerine, küfür etmemesini söylemiştim. Bunun üzerine karakolda dayak yedikten sonra adliyeye sevk edildik suçüstü mahkemesinde üç kişiden birisi 6 ay diğeri 3 ay ceza almıştı üçüncüye ceza tayinine yer olmadığı ve teciline karar verilmişti.
Bu acı ve düşündürücü olay beni hala üzer. Hala boykota katılmayan öğrencileri kendi sorunlarına duyarsız kalmaları hatta hak arayanları hedef seçmeleri beni düşündürür. Taleplerimiz bile bizi birleştirememişti. Elbette bu tutum boykotumuzun başarısını engellemişti. Türkiye'de en son kırılan boykot olmasına karşın biz de boykota son vermiştik. Yirmiyi aşkın yatılı arkadaşımız sürgün edilmişti ve yanılmıyorsam 4 arkadaşımızın öğretmenlik hakları ellerinden alınmıştı. Sevindiğim şey ise bu 4 arkadaşımız hukuk mücadelesiyle haklarını almışlardı. Şimdi hepsi de başarılı öğretmen olarak çalışıyor ya da emekliliğini yaşıyorlar. Yine sürgün olan arkadaşlarım ve okulumuza bu nedenle sürgün edilen öğrencilerde mezun oldular halen öğretmenlik yapanlar da var, üniversite okuyarak başka alanlara yönelenleri de biliyorum.
Bu anı geçmişi kanatmak değil. Hepimizi düşündürmek adına yazılmıştır. Özellikle 1976 mezunlarını düşünmeye çağırıyorum. Eleştiri özeleştiri mekanizmasını çalıştırmak adına dün oraya yaş olgunluğu ile geçmişe bir köprü olsun istedim.
Boykota emeği geçen herkese özellikle de dayanışma için boykot yapanlara teşekkürü borç biliyorum. Emek, hak ve özgürlük mücadelesi veren herkesi selamlıyorum. Şimdi öğrencilerinin haklarını koruyan bir öğretmen olarak bizleri öğrencilik yıllarımızda destekleyen, yetiştiren öğretmenlerimizi saygıyla anıyorum.
II
1976 yılı Çorum Eğitim Enstitüsü Giriş sınavında mülakatında yaşadığım bir anımı paylaşmak istiyorum. Buradaki amacım öğretmenlik mesleğinin siyasete alet edilmesinin ne denli yanlış ve acımasız olduğunun altını çizmek olduğunun bilinmesi isteğimdir. Yoksa yıllardan sonra teşhir ya da başka bir niyet söz konusu değildir.
O yıl Öğretmen Lisesi matematik bölümünden mezun oldum. Eğitim enstitüsüne girmenin koşulu olan (öğretmen lisesi mezunları için) 100 puan yazılı, 100 puan da mülakat olmak üzere 200 üzerinden 50 puan almak zorunluluğu istenmekteydi.
Yazılı sınav olduktan sonra (kompozisyon) mülakata girdim. Jüride M.Gözütok ya da Tokgöz soyadlı Tarih öğretmenimiz; "Söyle bakalım Erdoğan, okula girersen yine öğrencilere boykot yaptıracak mısın?" dedi. Bu soruya cevaben; "Hocam siz bu soruyu bana sorduğunuza göre boykot yapmanın ya da yaptırmanın koşulları yok demektir" dedim. Başka sorusu olan var mı diye sorulduktan sonra soru soran kurul üyesi çıkmadı. "Gidebilirsin" dediler. Sınavdan çıktım. Elbet polis gözetiminde girmiştik. Mülakattan sıfır puan alma başarısını göstermişim. Bilmem bu başarıyı egale eden başka bir öğrenci daha oldu mu?
Ha, Kompozisyon sınavından 50 aldığım için Öğretmen Lisesi mezunlarına tanınan haktan yararlanarak 50+0 puanla Çorum Eğitim Enstitüsüne girebildim. Girdim de ne oldu. 21 ocak1977 tarihinde İstiklal marşı sonrası büyük bir saldırıya uğradık. O günkü tarih benim Çorum Eğitim Enstitüsü ile ilişiğimi; bir daha dönmemesine kesmiş olduğum tarihtir.
Şimdi ve yıllardır düşünüyorum ve Halen bir psikolojik danışman /rehber öğretmen olarak bu anlayış öğretmenlikle nasıl bağdaştırılabildi?
Bir gencin tüm yaşamıyla oynama hakkını bir öğretmen ya da kurul nasıl kendisine hak görebildi? Bu ne eğitimcilik anlayışıdır? Ya da hangi vicdana sığar? Emin olun anlayamıyorum. Benim binlerce öğrencim oldu ama asla dünya görüşünden dolayı tavır almadım. Eğitimciyim diyen hiçbir öğretmenin de böyle yapacağına inanmak istemiyorum.
Bu yazılanlar acı ama tümüyle gerçek olan belgelere dayalı bir anı olup, ülkenin bugünlere nasıl getirildiğine ışık tutsun istedim. Ben asla kurul üyeleri gibi davranmadım asla bir öğrencimin geleceğinin karartılmasına göz yummadım. Dünya görüşü ne olursa olsun benim gibi düşünen düşünmeyen, tüm okuldaşlarıma sevgiyle ve ibret olsun anlayışı ile yazdım.
Bu duygu öğretmenlik mesleğinin olmazsa olmazıdır.
Not: mülakatta sıfır iki koşulda verilebilir. Birisi sınava girmemek, diğeri de olsa olsa kurula hakaret etmek olmalı. Söz konusu anı da iki tutumda da yaşanmamıştır.
ANILAR SAYFASINA GERİ DÖN