ANILAR SAYFASINA GERİ DÖN
Yazan: Turan Akpınar
TINILAR ---- İLAHİLER |

|
1967'nin eylül ayı... Okullar açıldığında koltuğuma sıkıştırdığım evraklarla bahçe kapısından içeri girerken geleceğimin bana neler hazırlayacağını bilememenin heyecanı ile üzeri çardak biçiminde sundurması olan giriş kapısından içeriye girdiğimde burnuma keskin mazot kokusu gelmişti...
Ahşap merdivenleri mazotla silerek kurtlanmayı önlemek, temiz tutulmasını sağlamak amacıyla, genzimi yakan bu koku anılarıma silinmeyecek izler bırakmıştı.
Öğretmen okuluna kayıt yaptırmak için bulunduğum binanın üst katından öğrencilerin bağırtılar, birbirleri ile şakalaşmalarını duymam heyecanımı biraz olsun yatıştırmıştı. Evraklarımın kontrolünden sonra kabulümün kesinleşmesi ile derin bir oh çekmiştim…
Sınıfımı bulmam, yatakhanede yatacak yer tespiti ve ilk akşam yemeğim. Hepsi bir rüya gibiydi… İlk defa ailemden ayrı yemek sofrası, yatakhanem... Yeni bir dünyaya adım atmanın belirtileriydi... Birinci haftanın sonunda yavaş yavaş alışmıştım yenidünyama. Dışarıdan yani, Çorum dışı illerden gelen dördüncü sınıf öğrencilere göre şanslı sayılırdım. Ortaokulu Çorum Eti'de bitirdiğim için benden önceki sınıflarda olan pek çok tanıdığım vardı. Giderek yalnızlık duygularım onların da yardımıyla azalmıştı. İdare binasının üst katında beşinci ve altıncı sınıfların yanlarına ancak tanıdıklarımız varsa, barakada ders gören bizler gidebilirdik. Bu kuralı kimse yazılı olarak bize vermemişti. Ama bu gelenekti. Küçük sınıflar üst sınıfların yanında sigara içemez, onların bulundukları ortamlarda pek bulunmazlardı. Biz yeni başlayanlar bu geleneği bozmamak için gerekli özeni gösterdik. Bizden sonrakilerde aynı duyarlılığı bizlere gösterdiler... Bu aynı zamanda ağabey; abla, kardeş dayanışmasıydı.
Sonbaharın hüzünlü gün batımlarında günlerimiz okulun çevresinde geçiyordu çoğunlukla. Ders sonrası mütalaa saatine kadar kimileri çarşıya gider, kimileride ertesi günün derslerine hazırlanırdı. İdare binası üzerindeki sınıflardan gelen mandolin ve flüt sesleri bizleri heyecanlandırır, ne zaman bizlerde bu tınıları sesleri çıkaracağız diyerek iç geçirirdik.
Akşam yemeklerinden sonra alt sınıflar tuvaletlerde büyük sınıfların yanlarında sigara içmemek için okulun önünden geçen yoldan İmam Hatip Okuluna doğru gider, sigaramızı içip geri dönerdik. Bu gidiş gelişlerde bugün bile anımsadığımda beni duygulandıran, gerilere götüren düşüncelere dalarım... Akşam yemeği sonrası bende alışkanlık haline gelen iki ayrı atmosferi yaşamak hoşuma gitmeye başlamıştı.
Okulumuzun bahçesinden çıkıp sigara içme yoluna çıkana kadar üst katlardan gelen mandolin ve flüt sesleri belli bir süre bizi takip ederdi. Ne zaman ki İmam Hatip Okuluna yaklaşıyorduk, okulun içerisinden gelen ilahi ve Kuranı ahenkli okuyan öğrencilerin seslerini duyardık. Bu ortamı bir yıl boyunca sık sık yaşıyorduk.. Ne güzeldi bir yanda müzik seslerini dinleyip, ilahilere kulak kabartmak. Ne güzel olurdu 60-70 metre ötedeki tınılarla bu ilahileri birleştirip yeni sesler ortaya çıkarmak. Kimse kimseyi sorgulamazdı okullar arasında. Hatta hafta sonları aynı bölgeden, aynı şehirlerden gelen öğretmen okullular ve İmam hatipliler birlikte çarşı gezilerine katılırlardı. Yeni başladığımız okulumuzun taşınması gündeme gelince geride nelerin bırakılacağını, yaşanmışlıkların bir daha yaşanamayacağın düşünemedik. Yeni okulumuzun yeni olanaklarının bizlere verdiği rahatlığı, o mazot kokulu merdivenlerde ki hazzı, tadı hiç bir zaman bulamadım. Hele akşam yemekleri sonrası mandolin veya flüt seslerinin tadını alamadım. Çünkü yeni okulda sınıflar dağınıktı. Beton duvarlardaki mandolin, flüt seslerinin yansıması mazot kokulu merdivenlerdeki gibi değildi... Kırk yıl sonrası arabama her mazot dolduruşumda ahşap idare binasının ve üzerindeki sınıfların mazotlu kokusunu anımsarım hep.
NOT: Yazıya ilişkin görüş ve düşüncelerinizi GÜNLÜK'e yazabilirsiniz.
Görüntüleyen kişi sayısı
ANILAR SAYFASINA GERİ DÖN