ANILAR SAYFASINA GERİ DÖN

Yazan: Kazım MERİÇ

ŞAMAR

         Şimdi ki MYO olan yeni okulumuza hatırladığım kadarı ile 1968–1969 Öğretim Yılında taşındık. Eski, köhne, güvercin dışkılarının üstümüze döküldüğü barakalardan kurtulup, pırıl pırıl yeni bir binaya taşınmanın verdiği sevinçle, sıraları ve diğer malzemeleri sırtımızda çekerek yeni okulumuza taşındık.

         Yeni binanın ihata duvarı yok. Çevresi çamur derya içinde. Ortada heybet gibi bir bina, yanında yemekhane ve üstü yatakhane, güya bir spor salonu vs. Böyle bir ortamda Eğitim-Öğretime başladık o yıl.  Hepimiz çok mutluyuz, yeni bir yere taşınmanın verdiği kıvançla... Bir-iki ay (zorlansak da, mecburen) sevgili okulumuza alıştık. Ben gündüzlü olduğum için yatılı arkadaşlarımın yeni okuldaki sıkıntıları beni ilgilendirmese de beni yoruyordu. Çorum'u fiziki olarak bilen arkadaşlarım vardır. Çift öğretim yapılan bir okulda, yatılı arkadaşlar öğlen zilinde elli metre olan yemekhaneye iki dakikada gider ve en güzel (o zamanın şartlarına göre) karnını doyurur, eğlenir veya ders çalışır. Biz gündüzlüler ne yapardık? Kuru simit bulabilirsek (paran varsa) okulun bahçesinde geverdik. Vee yatılı arkadaşlarımızın kürdanla dişlerini karıştırarak yemekhaneden çıkışını (keşke bende yatılı olsaydım)  diyerek…                    

         Yukarıda anlattığım bir ortamda teneffüs zili çaldı. Gençliğin mi, yeni okulun heyecanı mı, bilemiyorum. Teneffüs zili ile birlikte sınıftan nasıl aşağı merdivenleri koşar adım inerken koridorun virajını döndüm, KÜÜÜÜÜÜT. Bir baktım (hayal-meyal), En korktuğum Filiz Gül öğretmenim (elindeki tüm kitap vs.) dökülmüş yerde yatıyor. Benim (çizgi filmlerinde olduğu gibi) tepemde yıldızlar dolanıyor. Bir ara arkadaşlarımın öğretmenimi apar topar kaldırdıklarını hatırlıyorum ama bana bakan yok (yağcılar, Kazım ölürse ölsün) der gibisine düşünürken zar-zor ayağa kalkabildiğimi hatırlıyorum. Öğretmenimin karşısına askervari bir dikildim, özür dileyeceğim (aklımdan korkuyla öyle düşünüyorum).     

         Dikelebildiğimi zar-zor hatırlıyorum (daha tepemdeki yıldızlar, tepemden gitmeden) ŞAAAAKKK, (sağa). ŞAAAAAAK (sola)... Bende zaten yıldızlar vardı (Filiz Öğretmenim) Otuz yıl mesleğimde kimseye (ne olursa olsun, hangi şartlarda olursa olsun, bir fiske vurmadım, bunu senin sayende öğrendim, bunu bana öğrettiğin için ellerinden öpüyorum...) Filiz Öğretmenim; -aynen şöyle dedi, o olay sırasında; SINIFINI, ADINI bilmiyorum ama seninle görüşeceğiz...       

          Öğretmenimin bu söylemini duyar duymaz bayılmışım. Gözümü açtığımda kuru sırada yattığımı, arkadaşlarımın bana destek çıkacağını hissettim ve mutlu oldum. Sonuç mu ? Filiz Öğretmenim, dediği o tarihi görüşmeyi bir türlü benimle yapmadı ama bana olgun bir ders verdi...

ELLERİNDEN ÖPÜYORUM, FILIZ ÖĞRETMENİM...

 

NOT: Yazıya ilişkin görüş ve düşüncelerinizi GÜNLÜK'e yazabilirsiniz.

Tracker                      Paylas

ANILAR SAYFASINA GERİ DÖN