UNUTULMAZ BİR VOLEYBOL MAÇI

Mürsel Sümer

           Yıl 1958 veya 1959. Çorum Lisesi öğrencisiyim. Zannederim bir bayram tatili günüydü. İskilip Ortaokulu gezi için Çorum’a gelmiş, bu arada Çorum Öğretmen Okulu ile de voleybol maçı yapacakmış. İskilip Ortaokulu’nun maçı olurda gidilmez mi? Tabi ki birkaç arkadaş maç saatinden çok önce Öğretmen Okuluna gittik. İskilip’ten gelen kafilede tanıdık öğrenciler de vardı. Onlarla sohbet ederek maç saatini beklemeye başladık.

           Öğretmen Okulu voleybol takımı o yıllarda liselerarası Çorum şampiyonluğunun gediklisiydi. Şampiyonluğu hiçbir okula bırakmıyordu. Kadrosunda Ümit Uzel, Sadettin Malkoç gibi çok değerli oyuncular vardı. İskilip Ortaokulu’nun hangi akılla Çorum birincisi bir takımla maç yapmaya cesaret ettiğine şaşıyoruz. Öğretmen Okulu, İskilip Ortaokulunu ezer geçer diye düşünüyoruz. Yine de İskilipli olarak İskilip Ortaokulu voleybol takımını elimizden geldiği kadar desteklemekte kararlıyız.

           Maç okulun bahçesinde bulunan açık hava sahasında oynanacak. Zemin toprak. Seyirciler için tribün falan yok. Herkes maçı saha kenarından ayakta seyretmek zorunda. Bayram tatili olduğu için Öğretmen Okulu öğrencilerinin çoğu köyüne veya çarşıya gezmeye gitmiş. Seyirci olarak İskilip’i destekleyenler çoğunlukta. Bu İskilip takımı için avantaj. Saha avantajı Çorum’un, hiç olmazsa seyirci avantajı bizim diye seviniyoruz.

           Ortaokul takımı oyuncuları Öğretmen Okulu oyuncularının yanında cüce gibi kalıyor. Boylu boslu bir tek oyuncuları var; o da takım kaptanı Süreyya Köstekçi. Diğer oyuncular ufak tefek amma çok çevikler. Voleybolu da iyi biliyorlar. Karşı takım ise Çorum şampiyonu. Bütün oyuncuları bizimkilere göre çok daha boylu boslu. Ümit Uzel gibi, Sadettin Malkoç gibi çok iyi smaçörleri var.

           Maç başladı. Top filenin bir o yanına, bir bu yanına geçip duruyor. Öğretmen Okulu kutörlerinden (smaçör) bir Ümit vuruyor, bir Sadettin ama nafile. Bizimkilerin boyları kısa, lâkin pire gibiler maşallah, oradan oraya zıplıyorlar, yatıyorlar kalkıyorlar topu kurtarıyorlar. Top Süreyya’ya kaldırılınca bütün gücümüzle bağırıyoruz: Hoooooop… Süreyya topa yükseliyor tam vururken bu sefer gümmmmm diye bağırıyoruz. Süreyya’nın da maşallahı var. Toplara güm güm vuruyor. Hem boylu, hem güçlü çocuk. Karşı takımın koca koca gençleri bir türlü başa çıkamıyor onunla. Süreyya vurdukça sayılar peş peşe geliyor. Geziye katılan öğrencilerin hep birden, İskilip, İskilip diye bağırışları, attıkları sevinç çığlıkları bütün mahalleye yayılıyor. Bir onlar sayı alıyor, bir biz. Asla ezilmiyoruz. Oyun başa baş gidiyor. Öğretmen Okulu oyuncuları da şaşırıyor bu duruma. Topu kaybettikçe biribirlerine kızıyorlar, Hele kaptanları sinir küpü olmuş, hata yapana avazı çıktığı kadar bağırıyor.

           Bir set biz, bir set onlar derken maç 2-2 oluyor. Sıra geliyor son sete. Bu seti kim alırsa o galip gelecek. Öğretmen Okulu oyuncuları üzgün ve şaşkın. Yüzleri asık. Hepsi de endişeli. Karşılarındaki bacaksızlara yenilme korkusu yüreklerine inmiş. Kimisi sinirden kıpkırmızı olmuş, kimisinin beti benzi atmış sapsarı kesilmiş. Böyle dişli bir takımla karşılaşacakları akıllarının ucundan bile geçmemiş besbelli.

           Son set başlıyor. İskilip takımı yine aynı dirilikte. Karşı takımla olan mücadele başa baş gidiyor. Onlar vuruyor biz kurtarıyoruz, biz vuruyoruz onlar kurtarıyor. Top Süreyya’ya gelince yine bağırıyoruz: Hooooop, vurarken bağırıyoruz: Gümmmmm. Süreyya’nın kütlerini (smaç) bir türlü karşılayamıyorlar. Nasıl kurtarsınlar ki; top ele değdiği zaman darbenin şiddetinden elleri bükülüyor, boş yere değdiği zaman toprak sahayı tozutuyor ve yerden üç adam boyu havaya kalkıyor. Bir biz, bir onlar öne geçiyor derken mücadelenin de sonuna yaklaşılıyor. Kimin kazanacağı hâlâ belli değil. İskilip takımı yatıyor kalkıyor, kendini yerlerden yere atıyor, mücadeleyi bırakmıyor. Karşı takım da öyle. Lâkin kaybetme korkusu onları iyice tetirgin etmiş, ürkütmüş. Öyle ya, boylu boslu öğrencilerden kurulu dev gibi bir takım, ufak tefek ortaokul öğrencilerine nasıl yenilir? Bir türlü hazmedemiyorlar. Kaptan Ümit daha da kızgın, hata yapan arkadaşlarına devamlı bağırıyor. Neredeyse dövecek onları. Belli ki bacak kadar çocuklara yenilmeyi hazmedemiyor, onuruna yediremiyor.

           Netice de zorlu maç bitiyor. Öğretmen okulu bir sayı farkla güç belâ kazanıyor maçı. Lakin kaybetme korkusu içlerine öylesine sinmiş ki bir türlü sevinemiyorlar galibiyete. Bizimkiler ise üzgün mü üzgün. Şampiyon bir takımı kıl payı ellerinden kaçırdıkları için hayıflanıyorlar; ama gururlular. Gezi kafilesinin tamamı takımlarını çılgınca alkışlıyor. Maçı kaybetseler de takımlarının ortaya koyduğu müthiş mücadeleden son derece memnunlar. Şerefli bir yenilgi aldıklarından mutlular. Seyirci olarak biz de mutluyuz ve takımımızla gurur duyuyoruz. Hani derler ya “Galip sayılır bu yolda mağlup” İşte öyle bir karşılaşmaydı bu.

 

           Aradan 60 yıldan fazla zaman geçti. Çok voleybol maçı seyrettim. Ama bu maç kadar hafızamda iz bırakan olmadı. Zaman, zaman hâlâ o maçı hatırlıyorum ve bir zamanlar İskilip Ortaokulu öğrencisi olmaktan gurur duyuyorum.

           Sağ olun, var olun aslan parçaları. Sağ olun var olun İskilip Ortaokulu’nun yetenekli voleybolcuları. O gün hem kafilenizdeki arkadaşlarınızı, hem de Çorum’da öğrenci olan biz İskilipleri sevindirdiniz, gururlandırdınız. O gün yenilseniz bile muhteşem oyununuzla İskilip Orta Okulunun şerefli tarihine bir başarı da siz kattınız. Sağ olun, var olun.

           NOT: 1. Bu maçı hafızamda kalanları ile anlatmaya çalıştım. Mutlaka yanlış hatırladığım veya hatırlayamadığım noktalar vardır. Meselâ o zamanki oyuncuların isimleri gibi. Noksanlarımı okuyucuların anlayışla karşılayacaklarını umuyorum. Bu yazıyı okuyanlar arasında o gün ki maçta oynamış öğrenciler veya izleyen kişiler varsa yapacakları yorumlarla eksiklerimin tamamlanmasını rica ediyorum.

           2. O zaman ki Öğretmen Okulu takımının kaptanı Ümit Uzel idi. Onu sadece çok iyi bir sporcu olmasından dolayı tanırım. Öğretmen Okulu voleybol ve Futbol takımının kaptanıydı. Belki basketbol da oynamıştır. Okulu bitirdikten sonra bir süre öğretmenlik yaptığını ve birkaç yıl İskilip’te de görev yaptığını biliyorum. Daha sonra ticarete atıldığını ve bir ara Çorum Ticaret ve Sanayi Odası Başkanlığı görevinde bulunduğunu da gazetelerde okumuştum. Onunla her hangi bir tanışıklığımız olmadığından aklımda geçen bazı şeyleri kendisine soramadım.

           Çorum’daki İskiliplilerden eğer Ümit Bey ile yakınlığı olan varsa şu iki sorunun cevabını öğrenmelerini rica ediyorum.
           1) Ümit Bey bu maçı hatırlıyor mu?
           2) İskilip’e tayin oluşunda bu maçın etkisi olmuş mu? Yani bu maçtan dolayı İskilip’e karşı bir sempati duymuş ve İskilip’e tayinini ondan dolayı mı istemiş?
           Yorumlarınız için şimdiden teşekkür ediyorum.

Corumio
08.05.2020
counter free