GELEN YAZILAR SAYFASINA GERİ DÖN

GÂVUR İZMİR

 

        Arap petrol şeyhinin biri, üniversitede okuması için oğlunu İzmir'e gönderir.
Çocuk ilk dönemler çok başarılı olur ama bir süre sonra notlar düşmeye ve davranışlar değişmeye başlar. İşin kötüsü memleketten çocuğa gönderilen avuç dolusu paralar da artık yetmemektedir.
Şeyh oğlunu kontrol etmek için adamlarından birini İzmir'e gönderir. Adam İzmir'e gelince kısa bir araştırma yapar ve öğrenir ki şeyhin okusun diye gönderdiği oğlu okulu bırakmış, kendini bohemliğe vurmuştur.
Adam uzun aramalardan sonra çocuğu Kordon'da bir meyhanede bulur ve seslenir;
-'Ya Seydi, bu ne kepazeliktir? Baban seni merak eder, kalk gidiyoruz Arabistan'a!'
Çocuk;
-'Ayva, Seydi.' der ve devam eder:'Ama önce bir otur da şu manzaraya bir bak...'
Şeyhin adamı 'bunda ne kötülük olabilir ki' diye düşünür ve masaya oturur. Sandalcılar çaparilerini sallamakta, arkadan batan kıpkırmızı güneş körfezi kırmızının tonlarına boyamaktadır.
Manzarayı seyrederken, garsonun getirdiği kavundan bir tane ağza atılır. Ardından peynirin de tadına bakılır. Eh eşek değiliz ya, şu aslan sütü denen meretin de bir tadına bakalım derken ipler kopar. O saatten sonrası ise hiç mi hiç hatırlanmaz.
Akşam körfez tarafından ayartılan adam, sabah yorgun ve akşamdan kalma olduğu anlaşılan bir sesle şeyhine telefonda şunları söyler;
-'Ya Şeyhim, veled mazbut, velâkin memleket puşt! Rakı, şarap gâvurluksa, denizi ve karşısında güneşi batarken izlemek gâvurluksa, aşk gâvurluksa, sevdiğinin elini tutarak Kordon'da dolaşmak, özgürlük gâvurluksa ve özgürlüğe düşkün olmak, kimse tarafından kısıtlanmamayı istemek gâvurluksa ben gâvurun önde gideniyim.
Yazın en büyük harflerle!!! BEN İZMİRLİYİM !!!'

Ayhan Altay