Yıllarca tanıdığınız bir insanı, hele ki, bu, sizin çocuklarınızın öğretmeniyse, hep daha düzeyli ilişki kurarsınız, hem de, daha dikkatli olursunuz, değil mi? Eh, işte bende hep öyle yaptım. Bu yetmez gibi, bu bayan arkadaşımızın eşiyle, çok samimi bir arkadaş olunca ayrı bir değer kazanıyor, haliyle, burada garip bir durum yok, garip olan, bir bakıyorsunuz yirmi yıldır yakınınızda olan bu bayan öğretmen arkadaş, emekliliğine az kala, olağan üstü bir başarıya imza atıp yüzlerce sulu boya ve yağlı boya resme, imza atıyor.
Bu alt üst oluşun nedeni nedir? Bu noktaya, aniden nasıl gelinmiştir ? Neden, gözümüzün önündeki daha iyi görememişiz, buna, çok hayıflandım. Hatta ilk resimlerinden birisini bize gösterirken, belki kırıcı oldum, Yüksel hoca, belki bana içerledi, ama, bu aynı zamanda resmi, soyut olarak göremememden kaynaklanan bakma kültürümün eksikliği anlamına da gelir, orkide çiçeğine sarımsak diye, ben atınca, eşi Turan Akpınar`ın, vah vah, vah vah ki, vah vah, dediğini, hiç unutmam.
İşte bu insan, bayan Yüksel Akpınar`dır.
Çorum Öğretmen Okulunda yetişen Yüksel hoca, Turan Akpınar hocam ile iyi bir ikililer, sosyal olarak toplumun nabzını iyi tutan ve ona yön verip çözebilen bu ikilinin, toplumcu ve dayanışmacı yanları çok gelişkindir. Benim tespitim genel olarak budur, diğer insanların da genel olarak aynı kanıda olduklarına eminim.
Resim görsel olarak çok güzel bir sanat, geniş odalı yer, bol zaman, iyi bir subjektif bakış açısı, renklerden iyi anlayan bir insan, gördüğünü iyi resmeden bir kafa, perspektifi dar ve geniş, farklı bakış pencereleri olan göz, ölçülü bir fırçalama, sabırlı bir eşe önemle ihtiyaç duyulmaktadır.
Tabloları oradan oraya taşıyan araç, aracın kuvvetli sürücüsü, hele ki, sergiler yüksek katlardaysa, bakın siz çilesine, her şey güzel gider de, izleyen çok olursa resimleri, birde büyük zatlardan da övgü gelirse, tüm yorgunluğu almaktadır. Onca çabanın verdiği baskı, uçup gitmektedir. Birde el harçlığı satışlardan gelirse, işte artık mutluluğa iki adım yanaşmışsınızdır.
Yıllarca ilişkimiz vardı, hiç resim konusunda konuşmamışız Akpınar hocalarla. Folklordan, politikadan, eğitimden, yemekten, içmekten, kavgadan, dövüşten, barıştan, sağlıktan, geleceğe dair tüm konulardan bahsettik, ama, bir kere olsun resim konuşmadık.
Sinemaya gittik, tiyatro izledik, toplantı ve yürüyüşlere katıldık, portreden, manzaradan, renklerden konuşmadık, gizli kalmış bir köşede saklanmış sanki, sonunda kendimi göstereceğim, öyle bir şaşıracaksınız ki, işte, ben size şaşıracağım o zaman, der gibi, Yüksel Akpınar hoca, seriverdi sergide önümüze tüm hünerlerini, inanırmısınız hiç beklemezdim, ummazdım, valla helal olsun Yüksel hoca, renklerin bağırıyor yüzümüze, ben saklı kalmış yeteneğim, sandığınız gibi suskun ve sakin değilim, daha yansıtmam gereken içimde fırtınalar var, diye, haykırıyor haala…
Şimdiye kadar sessiz ve sakin bir insanın, bir yıla yakın zamanda bu pozitif dönüşümü, bir insanın içinde hangi cevherler yattığını, yeter ki, bu gizli yetenekleri içimizden tutup çıkarılması gerektiğini ortaya koymaktadır.
Turan hocaya, Yüksel hanımın evlilik döneminde resimle ilgisi olup olmadığını sorduğumda, belirgin bir resim merakı yoktu, ancak, zaman zaman çizimleri olurdu, demişti. Bu gelişme beni bile olağan üstü etkiledi ve ilerisi için resim çalışmasını amatör olarak yapmaya karar verdim.
Resimler genellikle doğa resimleri, manzara tabloları, ama, renk çalışması çok uyumlu ve armonik, bu nedenle canlılık ve çekicilik önde, çevreci ve doğacı bir disiplini tarif eden, bir perspektif vermektedir bize Yüksel Akpınar.
İnsanın iç dünyasını dışa vurması, iç ve dış dünyayı bütünleştirmek, birlik sentezine ulaşarak sadeleşmek, dengesiz ve çelişkili yüklerden kurtulup rahatlamak ve yeniyi yakalamak, veya, başka bir yeniyi aramak, yani, devrim yapmak diye, buna denir işte, ben, Yüksel Akpınar öğretmenin benliğine kavuştuğuna ve sadeleştiğine inanıyorum.
Kendisine ilerisi için başarılar diliyorum.
İhsan Sağmen 2013