" İstanbul bu, gezilecek görülecek ama ille de yaşanacak ne çok yeri var, olabildiğince çok yaşamalı İstanbul'u" deyip, gezmeleri sürdürüyor İstanbul'daki bazı arkadaşlarımız.
Kırlara, papatyaların üzerine kuruluvermişler. Mehmet Köricekli, Rıfkı Atay, Arif Saçın, Yücel Akça ve Ferit Esas. Eeeee, kır sofrasını da unutmamışlar elbette.
Bu kez mekanları büyükada olmuş. Yazı çağırıştıran bir bahar gününde güzel bir vapur yolculuğunun ardından Büyükada'nın konuğu olmuşlar.
Ada sokaklarını da arşınlamışlar elbette. Güzel bir yapıyı görünce de dayanamamış önünde bir resme kaydedivermişler hem yapıyı, hem de kendilerini.
Belki gitmediği için bilmeyen arkadaşlarımız vardır. Adalarda motorlu araç yasaktır. Ulaşım bireyselse bisikletle, toplu ise paytonlarla yapılır. Hani bizim okul dönemimizde Çorum'da da bolca bulunan ama gönümüze kalamayan paytonlarla.
Bizimkiler yazmamışlar. Bilemem adada paytona binip binmediklerini. |
|
Ada gezisi nerede biter? Elbette iskelede. Adaların İskeleleri de ayrı bir güzelliktir zaten. Bu iskeleden ayrılan vapurlara binmek kimbilir neler çağırıştırır binenlere. Bizimkilerin de kulaklarına birşeyler fısıldamıştır iskelenin ayaklarına vuran dalgalar. Belki de "yeniden buluşmak, görüşmek dileğiyle, güle güle" demiştir.