Çorum İlköğretmen Okullular olarak bir büyük acıyı daha yaşıyoruz. Okul arkadaşlığına ve tüm Çorum İlköğretmen Okullular'a büyük değer veren bir arkadaşımızı daha yitirdik.
25 Nisan 2020'yi 26 Nisan 2020'ye bağlayan gece yarısı Muharrem Kıcıman bizleri sevgimiz ve özlemlerimizle bırakarak aramızdan ayrıldı.
Uzun yıllar sonra ilk kez Çorum'da 08 - 09 Kasım2008 tarihinde yaptığımız buluşmamızdan itibaren hemen hemen tüm buluşmalarımızda aramızda olan, 2010 Ankara ve 2015 Antalya buluşmalarınızı hazırlayan ve tüm giderlerini karşılayan arkadaşımızın bizlerde özel bir yeri vardır.
Yaklaşık bir hafta önce Kıcıman'ın yoğun bakımda olduğunu öğrenmiştik. Daha sonra yoğun bakımdan servise alındığı bilgisi gelmiş, bu haber iyileşme olarak algıladığımız için bizleri sevindirmişti.
Okulumuza 1967 Eylülünde 4/C sınıfında -baraka sınıfta- başlamıştı Kıcıman. Sonrasında yeni binadan 1970 yılında mezun olmuştu.
Kıcıman okul günlerinde arkadaşlarıyla
KENDİ ANLATIMI İLE YAŞAMI
1952 yılında Çankırı ili Kurşunlu ilçesi Atkaracalar bucağında doğdum. İlk ve orta öğrenimimi Atkaracalarda lise öğrenimimi Çorum Öğretmen okulunda tamamladım. Mütakiben bir yıl Çankırı kurşunlu ilçesi Sivricek köyünde ilkokul öğretmenliği yaptım.
Bu arada öğrenimimi sürdürdüğüm Gaziantep Üniversitesi Eğitim Enstitüsü Matematik Bölümünden mezun oldum. Rize’de bir süre öğretmenlik yaptıktan sonra, Çankırı ili Ovacık ilçesinde Ortaokul müdürlüğü yaptım.
Askerlik görevimi 1976 yılında asteğmen olarak Erzincan’da yaptım. Atkaracalar ve Çavundur ortaokullarında matematik öğretmenliği yaptım. Son görev yerim olan Ankara Yıldırım Beyazıt Endüstri Meslek Lisesinde bir yıl öğretmenlik yaptım ve siyasi sebeplerden dolayı 80’li yılların başında istifa etmek zorunda kaldım. Bu arada Ankara Devlet Mühendislik Mimarlık Akademisinde Elektrik mühendisliği bölümüne devam etim.
1982 yılında başladığım serbest ticarete tel sanayi başta olmak üzere değişik sektörlerde devam etmekteyim.
Şu an 50 yıl kadar öncesine yani 5-6 yaşlarıma dönüp ilk okula başladığım günleri hatırlayarak sözlerime başlamak istiyorum. 6 çocuğu olan fakir bir ailenin üçüncü çocuğu idim. Hem fakir hem de o günün şartları içinde kendisine bir çıkış yolu bulması imkansız bir ailenin çocukları olduğumuz için tek çaremiz okumaktı. Tabi ki bunları şimdi daha iyi anlayabiliyorum. Ya okuyacak ya da köyde çobanlık yapacaktık.
Her zaman rahmetle, şükranla ve minnetle andığım, okuyan tüm Atkaracalı gençlerin üzerinde hakkı bulunan eski belediye başkanımız Alı Akçaoğlu’nun ismini burada telaffuz etmem lazım. 1952 yılında imece usulü ile kasabamıza ortaokul yaptırmıştı. O zaman bir çok ilçede bile ortaokul yoktu. Eğer Atkaracalar’da ortaokul olmasaydı ben ve benim gibi fakir çocukların dışarıya giderek okuması imkansızdı.
En kısa yoldan meslek edinerek geçimini sağlamaya başlaması gereken benim gibi insanların kaçınılmaz olarak gidecekleri adres meslek okullarıydı. Ben de öğretmen okulu sınavlarına girip kazandım. Yatılı okuyorduk ve tüm ihtiyaçlarımız devlet tarafından karşılanıyordu.
Hayatımdaki ilk takım elbisemi devlet verdi. Bir çok yemeği ilk orada tattım. Karnıyarık, biber dolma… Kuru fasulye ile pirinç pilavının yanında bir de soğan olunca kendimizi saraylarda hissediyorduk. Okul bitti ve Kurşunlu’ya bağlı o zaman köy olan Sivricek’e tayin oldum. İlk maaşım 880 liraydı ve benim için çok büyük paraydı. Adeta harcamakla bitmiyordu. Tüm ailenin ihtiyaçlarını karşılamaya başladım. Fukaralık şartlarında bu ihtiyaçların da ne kadar az olduğunu bugün daha iyi anlıyorum.
Öğretmenliğe başlamıştım ama yüksek okul bitirmek istiyordum. Yeniden imtihana girerek eğitim enstitüsünü kazandım. Matematik öğretmenliğini. O okul da yatılıydı. Okul bitti Rize’ye tayin oldum. Orada kız meslek lisesinde öğretmenlik yapmaya devam ederken niçin biraz daha okumayayım dedim ve tekrar üniversite okumak için çalışmaya başladım. Gündüz öğretmenlik gece ise öğrencilik yapabileceğim okul Ankara Devlet Mimarlık Mühendislik Akademisi’ydi. Orayı kazandım. Tayinim de Ankara Yıldırım Beyazıt Lisesi’ne yapıldı. Gece gündüz koştururken sandığım gibi problemler sadece zamandan ve maddi şartlardan kaynaklanmadı, aynı zamanda hayati risk durumu ortaya çıktı. Yine direniyorsun elbette ama böyle bir çok problemle boğuşmak insanı yoruyor ve başka yol ve yöntemler üzerine düşünmeye başlıyorsun. Ama iş yok, sermaye yok, para yok.
Bir gün bir beyaz kağıt aldım ve istifa dilekçemi yazdım. Okuldan dışarıya çıkarken ne yapabileceğim konusunda en ufak fikrim yoktu. Allah’a sığındım. Bize bu canı veren elbette rızkımızı da bir yerlerden verecekti. Kurdu kuşu rızkını bulduğuna göre biz de bulurduk inşallah.
Ülkenin yetişen genç insanlarına iş vermek, daha fazla insan çalıştırmak, üretmek, ülke ekonomisine katkıda bulunmak. Bunlar insana huzur veriyor, iyi bir iş yaptığını düşünüyorsun. Adını ilk dünya haritasında gördüğün ülkelere mal ihraç ediyorsun. Dünyayı dolaşıyor, her yerde bir Türk iş adamı olarak bağlantılar kuruyorsun. Ülkeni temsil ediyorsun. Elbette sıkıntısı derdi de çok. Hayatında düzen olmuyor. Her mesleğin iyi kötü yanları var. Önemli olan insanın mesleğiyle barışması. Ben öğretmenlikten de büyük mutluluk duymuştum. Bu ülkenin insanlarının yetişmesinde pay sahibi olmak hak sahibi olmak kutsal bir iş.
CENAZESİ BUGÜN
Arkadaşımızın cenazesi bugün (26 Nisan 2020 Pazar) memleketi olan Çankırı'nın Atkaracalar ilçesinde toprağa veriliyor.
.
Virüs salgını nedeniyle seyahat etmenin kısıtlı olması, hatta büyük illerde sokağa çıkmanın bile yasak olması nedeniyle birçok arkadaşımız istediği halde cenazeye katılamıyor. Yine de bizleri temsilen çelengimizi oraya ulaştırdık. |
|
Sevgili arkadaşımızı kendi sesinden bir türküyleriyle anarak uğurluyoruz.