ÖĞRETMENİN HİKÂYESİ
İsmet Aci
Sonbahar, resmini yapmıştı Anadolu’nun bozkırına. Yeşil haliyle İlkbaharda sıkı sıkıya sarıldığı dalı, rüzgârın esişini dost sanıp önüne düşerek sarı rengiyle terk eden yapraklar, ayaklar altında ezildikçe toprağa karışıp gidiyorlardı.
Ziraat bankasının çiftçiyi desteklemek için kredili olarak verdiği traktörler, çift sürmenin yanında, sahipleri tarafından, dağ köylerine yolcu taşıma işinde de kullanılmaya başladığından, semt pazarına gelenler, ikindi Güneşi dağlardan çekilirken doluşurlardı traktöre.
Toprak yola cephe, içilen sigaranın kokusunun dışarı kadar yayıldığı kahveye elindeki valizi ile girdi. Çay ocağındaki garsonun yanına kadar yürüdü.
“Selamün aleyküm.”
“Aleyküm selam.”
“Köyüne atanmış öğretmenim. Nasıl gidebilirim? ”Sağına soluna bakındı. Gözleriyle birilerini arar gibi yaptı. Ayaklarının parmakları üzerine yükseldi.
“Orada, bak.”dedi.
Baktığı yöne doğru döndü. Kimin orada olup olmadığını anlamadığından sadece baktı.
Garson;
“Hasan hocayı diyorum,”dedi. ”Buraları en iyi o bilir.. Benim de öğretmenimdir. Adını duymuşluğum var, fakat o köyün nere olduğunu bilmiyorum. Gel benimle.
Kalabalığın doldurduğu oturarak değil ayakta bile durmaya yer olmadığı kahvenin içindeki masaların arasından geçerek, çıkış kapısının yanına yakın masada oyun oynayanların yanına geldiler. Oyun oynayanları ayakta seyredenler de vardı. Yabancı birinin geldiğini, içeri girdiğinde fark etmedikleri halde, garsonla birlikte gelince hemen farkına vardılar.
Oturanların başlarının üstünde sigara dumanı neredeyse bir buluta dönmüştü. İçerdekilerin yüzleri seçilemeyecek kadar yoğundu. Kahvenin duvarları sararmış, duvara asılı manzara resimlerinin parlak renkleri çoktan matlaşmıştı.
Girenler çıkan oldu. Birine bakmak için kapıdan başını içeri uzatanlar, traktör gidiyor diye oyun oynayanları uyaranlar oldu.
“Hasan öğretmenim,”dedi garson.”Bu arkadaş yeni tayin olmuş öğretmenmiş. Köye nasıl gideceğini soruyor. Buraları en iyi siz bilirsiniz.”
Önce Hasan öğretmen, sonra diğer oturanlar başını kaldırdı yüzüne baktılar. Bütün bakışları üzerinde hissedince, sanki kötü bir şey yapmış, bunlarda ayıplayacaklarmış gibi geldi.
Hasan öğretmen, elindeki kâğıtları masanın üstüne koydu. ”Oyun bitti arkadaşlar. Bakın misafirimiz var” dedi.
“Hoş geldin. Otur, bir çayımızı iç. Köye gitmek kolay. “
O masada bir durumun olduğunu masaya yakın olanlar fark ettiğinden konuşmalara kulak verdiler. Herkes teker teker "hoş geldin" dedikten sonra, içlerinden biri garsona seslendi.
“Çay. Bu masaya, kelleyi say çay ver.”
Hasan öğretmen, oturanları tanıştırdı.
Eliyle göstererek;”Bu Ahmet, bu Ali, bu Salih, bu da Recep. Hepimiz başka ildeniz.
Çaylar geldi. Günün yorgunluğunun üstüne iyi olmuştu çay söylemeleri. Bir yudum aldı. Kendini tanıştırmadığı geldi aklına. Nede olsa yol yorgunuydu. Buraya gelmesi kolay olmamıştı. (Bu hikâye elli öncesinin hikâyesi olarak yazılıyor) Bardağını masaya koydu. “Afedersiniz, ben de Kemal, yeni atanmış Kemal öğretmen.” Beklediklerini belli edercesine başını salladılar.
Hasan öğretmen, yıllarını bu mesleğe vermiş, simsiyah saçları ile başladığı öğretmenliği şimdi kellenmiş, kalanları beyazlaşmış saçlarıyla sürdürüyordu. Hani derler ya “bu saçları değirmende ağartmadık.” Onun gibi saçları değirmende değil mesleğin içinde ağarmıştı. Elini havaya kaldırdı. El işaretiyle garsonu çağırdı. Havada eliyle çayları tazele işareti yaptı. Garson dolu bardaklarla geldi. Anlaşılan Hasan öğretmen garson için özeldi.
“Arif,”dedi. “Sen tanırsın. İçeri göz gezdir. Kılavuzdan biri var mı? Bu öğretmenin Kılavuza gidecekmiş.”
“Tamam öğretmenim.”
“Bu yaramaz benim öğrencimdi. İlkokulu bitirdi. Okumam filan dedi. Olmaz dedim. Babası da pek taraftar değildi. Babası iyi niyetli, fakat yoksullar. 'kaldıramam hocam' dedi. Kabul etmedim. 'Ne yapıp edeceksin Ortaokula yazdıracaksın' diye direttim. Baktım oyalıyor. Bir hafta aldım geldim. Kaydını yaptırdım. Bazı ihtiyaçlarını çok sağa sola belli etmeden arkadaşların yardımıyla temin ettim. Zamanı gelince de okula başladı. Çok zeki. Her yıl iftihara geçti. Zaman çabuk geçiyor. Göz açıp kapanıncaya kadar ortaokul bitti. Sınavlara girdi. Güzel bir okulu kazandı. Şimdi hafta sonları gelip burada garsonluk yapıyor.”
Garson yanında biri ile geldi.
“Öğretmenim, bu amca Kılavuzdanmış.”
”Önüne gelen çayı iştahsızca bitirirken; garson ve Hasan öğretmen aracılığı ile öğretmen olarak atandığı köyden biri ile yüz yüze gelmiş olmanın verdiği mutluluk, mavi gökyüzünü yalayarak geçen beyaz bulut gibi geçti yüzünden. Bir an yorgunluğunu unuttu. Elini ceketinin iç cebine uzattı. Sabah aldığı sarı zarf orda öylece duruyordu. Yıllardır içinde büyüttüğü öğretmen olma hayali bir beyaz kağıta yazılıp zarf içinde kendisine teslim edilmişti. Başkalarının görüp görmemesi umurunda değildi. Çünkü hayali cebindeydi ve şu an bir kenarındanda onu tutuyordu.
“Hasan ağabey,sorsaydık. Köye giden traktör ne zaman gidecekmiş. Beni unutmasınlar sizin yanınızda.”
“Yok”dedi. Bir kaç dakika önce tanıştıkları öğretmen ağabeylerinden biri.. ”Seni unutmak ne kelime. Hem unutsalar ble gece gelip götürürler. Köylerine öğretmen atanmış. Kolay mı o köye öğretmen atamak."
Az önce yüzüne yayılan mutluluk bir anda iz bırakmadan çekilip gitti. Söylenilen cümleden, ürktü. ”Kolay mı? O köye öğretmen atamak. Demek ki… ”Hemen farkına vardı Hasan öğretmen bu cümlenin zihninde yarattığı olumsuzluğun.
"Yok be Kemal öğretmen. Dediğine bakma. Lafın gelişi. Burada her köy bir birinin aynıdır. Bir fark var. Biri yola yakın, biri uzak. Seninkide yola uzak köylerden biri. Gerisi endişe edilecek değil. Dediğim gibi. Uzak o kadar.”
Kahvenin kalabalığı yavaş yavaş azalmaya başladı. Kapıdan başını uzatan içeri seslendi, birkaç kez üst üste. Traktör gidiyor. Bu cümleyi duyan üç beş kişi birden kalkıyordu.
Kılavuz köyünden olduğunu söyleyen biri girdi içeri. ”Doğruca öğretmenerin oturduğu masaya geldi. “Bizim öğretmen varmış burada” dedi. ”Mehmet emmi gönderdi.Traktör gidiyor. Öğretmeni bekliyoruz. "
Valizini aldı. Teşekkür etti. Gelen adam önde, öğretmen arkada çamurlu sokaktan yürüdüler. Traktörün yanına geldiğinde şöfor traktörü çalıştırmış gelenleri bekliyordu.
29 Ocak 2016
GERİ