çorum ilköğretmen okullular

 

 
ON KURUŞLUK FARK

                Öykü:
                İsmet Aci

               Takvim, mayıs ayının son günlerine doğru evrilirken, Anadolu’nun çok yerinde daldaki kirazlar yeşille kırmızı arasında görünmeye başlar. Artık yaz mevsiminin hızlı gelişi gözünüzden kaçmaz. Yaz mevsimin önemli olaylarının arasında okulların tatil olması vardır. O gün gelmeden, öğrencilerin her gün birer birer eksilirler sınıftaki sıralarından.

               Ortaokul son sınıf öğrencisiyim,  küçük bir kasabanın gelecek vaat eden okulunda. Okul müdürü sert ve disiplinli. Ya olacak, ya olacak diyenlerden. Israr gerekçesi kötü değil. Çabası; köylü çocuklarını yaşadığı hayattan kurtarmak ve bir meslek sahibi olmalarına giden yoldaki engelleri kaldırmak için. Cumartesi öğlede dağılan okulun öğrencilerine istiklal marşı söyletilirken, üçüncü katta bulunan müdür odasının ön balkonundan hem marşa eşlik eder, hem de doruklardan vadilerdeki avına bakan akbabalar gibi düzeni bozan veya bozacak olanları aklının bir köşesine not ederdi.

               Gür sesiyle bağırdı. ”İyi tatiller.”

               Kalabalık azalmıştı. Okulun son günleri. Tüm grup hep bir ağızdan “sağ ol” diye bağırdık. Ses çıkmadı. Balkondan içeri girerken memnuniyetsizliğini belli etmek için kafasını salladı. Her tarafı Arnavut kaldırımı denilen taşla döşeli olan yoldan aşağıya doğru baharın gürleşen dereleri gibi akmaya başladık. Bir an önce kaldığımız öğrenci evimize gidip, eşyalarımızı aldıktan sonra köylere gitmek için yollara düşecektik.

               Cadde boyunca, dizili dükkânların önünde, kıştan kalma olduğu belli olan patates ve soğanların olduğu kasalar diziliydi. Yanlarından geçtik. Burnuma fırından yeni çıkmış taze ekmek kokusu geldi. Yola birlikte çıkacağım, Murat’a “bir ekmek alalım mı?” dedim. Hiç düşünmedi. Muhakeme yapmadı. Cevabı verdi.
               “Hayır.”
               “Murat emin misin?”
               “Eminim. Çünkü ben burada fırından yeni çıkmış ekmeği değil, bu akşam annemin benim için hazırlamış olduğu sıcak çorbayı içmek istiyorum.”dedi.

               Haklı olmaması için bir sebep o a için aklıma gelmedi. Nasıl olsa bu akşam eve gideceğine göre. Pazar akşamı köylerden kasabaya gelir Cumartesi öğleden sonra köylerimize geri dönerdik. Bu hiç değişmeyen kuraldı.

               Kaldığımız öğrenci evine birkaç dakika arayla geldik. Kapıdan son giren ben oldum. Köye götüreceğimiz eşyalarımızı bir çantaya doldurduk. Eşya dediğimde bir hafta boyunca giydiğimiz kirli çamaşırlarımızdı. Köye gitmek için yola çıktık. Aynı yerden geçerken, aynı kokuya bu kez dayanamadım. İçeri girdim. O zaman fırından çıkan ekmeğin gramajı tam bir kilo. Çeyrek ekmek istedim. Fırıncı ekmeği dörde böldü verdi.

               Ekmeğin yanında yemek için, zeytin var. Peynir var. Yazlık, kışlık helva var.

               “Yazlık helva dedim fırıncıya.

               Parayı uzattım. Paraları eline aldı. Saydı. Yazlık helva alman için on kuruş eksik dedi. Murat’a işaretle on kuruşun var mı dedim. Başını hayır manasında salladı. Kışlık helva istemiyorum, dedim. On kuruşluk fark yüzünden yazlık helva alamadım.
………………………………..

               Doktordan çıktım. Elimde bir listeyle. Yasaklar listesi. İçinde hem yazlık hem kışlık helva var. Onlarda yasak. Elimi cebime soktum. O an cebimde çok on kuruş vardı. Ama helva yasaktı.
İhtiyar yanaştı yanıma.

               “Evlat,”dedi. Ne olur yanlış anlama. Açım. Yardımcı olabilir misin?
               “Memnuniyetle” dedim.

               Kısaca hayat hikâyesini anlattı. Ben yıllar önce ortaokulda yaşadıklarımın neredeyse aynısıydı. Yoksulluk. İmkânsızlık hepsi aynı. Çok kötüydü. Birde mezar ziyareti yapacakmış. Eşinin mezarıymış gideceği mezar.

               “Gel benimle” dedim. Yıllar önce Arnavut kaldırımda baharın gür sularının derelerden akması gibi akışımız geldi aklıma. Çok kalabalıktık. Caddeden akıyorduk.

               Arabamı çalıştırdım. Kapısını açtım. Doğru mezarlığa gittik. Geri dönerken,”sana yardımcı olmamı istedin ya” dedim.

               “Evet,”dedi.”

               Yıllar önce on kuruşum olmadığı için yazlık helva yiyemedim. Kışlık helva istemedim. Şimdi on kuruşum var ama helva yemem yasak. Anlatabildim mi?

               “Anladım.”dedi.

               Öyleyse dedim. Karnını nasıl istersen öyle doyur. Canının ne istiyorsa ye. Ancak benim için canının çektiği kadar yazlık helva yemeni istiyorum.

               Kaldığı gecekondu semtine geri getirdim. Arabadan indi. Kalabalığa karıştı. Ha ayrılmadan önce cama geldi. İstediğin kadar yazlık helva yiyeceğim.”dedi.

               Afiyet olsun.

GERİ

Corumio
16.05.2016